Arap Baharı Nedir ?
Türkiye’nin Ortadoğu’da rolü nedir? Başbakan Ortadoğu’nun yeni lideri mi oldu?
Ayaklanmalar neden çıktı? Arap Baharında dış güçlerin etkisi var mı? Arap baharını kaçımız bekliyorduk? Türkiye’nin Ortadoğu’da rolü nedir? Başbakan Ortadoğu’nun yeni lideri mi oldu?
Arap baharı birçok dikta ile yönetilen arap halklarının özgürlüğe kavuştuğu daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde Tunus, Cezayir, Mısır, Libya, Bahreyn, Ürdün ve Yemen’de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Suriye, Irak, Lübnan ve Fas’ta da küçük çapta olmak üzere tüm Arap Dünyasını sarsan mitingler, protestolar ve halk ayaklanmaları serisidir.
Arap dünyasında sonu gelmeyen işsizlik, rüşvet, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, kötü yaşam koşulları gibi birçok sorunun çözüme kavuşturulmaya çaba gösterilmemesi ve bunun sonucu olarak bu ciddi ve derin sorunların büyüyerek devam etmesi sonucu başladı ve bu durum Arap ülkeleri arasında domino etkisi göstererek yayıldı.
Arap Baharı Mohamed Bouazizi’nin Tunus’ta kendini yakması ile başladı. Başlarda hiç dikkate alınmayan bu vahim eylem Ortadoğu’da fitilin ateşlenmesine yetti. Mohamed, ülkesindeki işsizlik yüzünden kendini yaktıktan sonra ülke çapında, gençler sanal dünyanın sağladığı hızlı ve kolay haberleşme olanaklarıyla da kolayca örgütlenerek büyük eylemler yaptı. En sonunda Tunus hükümeti devrildi, bu ülkenin iki kan emicisi Zeynel Abidin Bin Ali ve Muhammed Gannuşi ülkeyi, apar topar terketti. Ülkede görev yapan hükümet yanlısı polis teşkilatı dağıtıldı. Olaylarda yaşamını yitirenlerin sayısı 240’ı buldu ve böylece bir ülke böylesine güç bir özgürlük mücadelesini kazanmış oldu. Tunus’taki bu özgürlük zaferinin yaşandığı tarihten yaklaşık 10 gün sonra 28 Aralık 2010 tarihinde Cezayir’de büyük isyanlar başladı. Arap baharı bu şekilde başladı, yavaş yavaş büyüdü ve Cezayir’deki ayaklanmalar sonucu tam 19 yıl devam edegelen olağan üstü hal kaldırıldı. Burada gerçekleşen olaylarda da ölü sayısı 8’i buldu.
12 Ocak 2011 tarihinde Lübnan’a sıçradı bu ayaklanmalar, büyük protestolar yapıldı, olaylara müdahale de bulunmak isteyen güvenlik güçleriyle halk arasında sert çatışmalar yaşandı, ama ayaklanmacılar herhangi bir olumlu sonuç elde edemediler. Halk sindirildi.2 gün sonra 14 Ocak tarihinde Ürdün’e sıçradı bu etkili gösteriler. Fakat Kral Abdullah bin Abdül Aziz bu durumu zamanında fark edip mevcut hükümeti acilen dağıtmak zorunda kaldı. Bu alınan zorunlu önlemle beraber Halk bir nebze sakinleştirildi. Tüm bu sarsıcı ve geniş katılımlı toplumsal hareketler bunlarla da kalmadı ve 17 Ocakta Moritanya, Sudan ve Umman’a da sıçradı büyük gösteriler yapıldı bu ülkelerde de. Sudan’da başkan Bashir tekrar aday olmayacağını açıkladı. Umman’da meclise yasama yetkisi verildi. Moritanya’da ise halk gerçekleştirdiği gösterilerden bir sonuç alamadı.
18 Ocakta Yemen’i tesiri altına alan bu hareketlenmelerde Yemen halkının, kısmende olsa istekleri karşılandı buna karşın olaylarda 270 kişide yaşamını yitirmiş oldu… “Arap baharı” adı yakıştırılan bu kitlesel hareketler Arap coğrafyasından çıkarak Ermenistan’a sıçradı ve Ermenistan’da halk büyük çapta protestolarda bulundu. Herhangi ölüm olayı yaşanmadı.
21 Ocak’ta ise Suudi Arabistan’ı sardı isyan ateşi. Sonuç: Kral Abdullah halkına birtakım ekonomik imtiyazlar vererek kendisinin kabul ettiği, yerel seçimlere -sadece erkeklerin aday olması koşuluyla- halk içinden herhangi bir bireyin aday olabilmesine hak tanıyan yeni bir yasa açıkladı. 25 Ocak’ta ise dünya gündemini en çok meşgul eden protestolar Mısır’da patlak verdi. Kamuya ait alanlar işgal edildi.
Polis ve asker ile çatışmalar yaşandı büyük eylemler yapıldı ve sonuç itibariyle Hüsnü Mübarek ve ekibi parmaklıklar ardına yollandı. Olaylar sonucu ortaya çıkan kayıp gerçekten büyük! Toplam 850 Mısırlı genç öldü. Mısır’dan 1 gün sonra ise 26 Ocakta Suriye’de başlayan olaylarda 2000 kişi öldü. Sıra Cibuti, Fas, Bahreyn, İran ve Irak’ta…buralarda da kıpırdanmalar gözlemlenmeye başlanmış bazı yöneticiler istifa etti ama yine de küçük değişimlerle ülkeler yollarına devam ediyor şimdilik.17 Şubatta Libya’da başlayan eylem demir yumruk Kaddafi’yi devirmeye yetti. Kaddafi güç belada olsa kaçmayı başardı ve hala izi bulunamıyor. Ulusal geçiş konseyi kuruldu, başta Türkiye ve batı dünyası olmak üzere tüm dünya tarafından tanındı. Libya’dan etkili bir biçimde bir başka Arap devleti olan Kuveyte sıçrayan olaylar, Kuveyt te hükümeti istifa etmeye zorladı. Ve son olarak Azerbaycan’da da çok cılızda olsa etkisi yaşandı bu Arap devletlerini saran bu önü alınamaz yangının. Burada da yine halk protestoları görüldü yer yer ve halk sindirildi.
Arap baharının Kazananı, bu kritik süreç boyunca yürüttüğü etkin, cesur ve samimi politikalarla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan oldu, 12 Eylül akşamı çıktığı Arap baharı turunda ayaklanmalarıyla dikdatörlerine artık yeter diyen bu ülkelerde büyük sevgi gösterileriyle ile karışlandı. İsrail bu gelişmelerden tedirgin oldu ve Yahudi lobisini harekete geçirmeye çalışmasına karşın sonuç alamadı. Artık Ortadoğu Türkiye’yi örnek rol model görüyor birçok iş bağlantısını Türkiye ile kurmayı tercih etti. Mısır’da Başbakan adayları, bizim Başbakanımızdan randevu talep ettiler ve Başbakanımız bu adayları adaylarını kabul ederek çok önemli görüşmelerde bulundu. Başka hangi ülke liderlerinden randevu istemiş olabilirler? Hiç kimseden. Evet hiç kimseden. Yıllarca batıya yakınlaşmak adına Ortadoğu ile kopardığımız bağlar hükümetimizin gayretleri ile yeniden güçleniyor ve eskiden yüce bir imparatorluk olarak yaptığımız gibi dünya’ya gerçek adaleti ve sürekli huzuru dağıtmaya başladık, bunu istese de istemese de tüm dünya ülkeleri ve insanlık fark etmeye başladı tabi bazıları takdirle bazılarıysa telaşa düşerek…